14 Şubat 2025 Cuma
Resmi Gazete’de Yayımlanan Ek Ders Ücretleri Düzenlemesi
İlk Açık Eşcinsel İmam Suikast Kurbanı
Bilim Dünyasından Umut Veren Haber: Her Gün Bir Kase Yoğurt Kanser Riskini Azaltıyor!
İhtiyaç Kredisi Kullanacaklara Müjde! Limitler Arttı, Vadeler Uzadı! İşte Yeni Kredi Rakamları
Aile Bakanlığı'nın Sevgililer Günü Paylaşımına Siyasi Cepheden Sert Tepki
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’nın 14 Şubat Sevgililer Günü için sosyal medya hesabından yaptığı bir paylaşım, siyasetin gündemine bomba gibi düştü. Bakanlığın, “Seviyorsan git evlen bence…” şeklindeki esprili paylaşımı, özellikle muhalefet kanadından sert tepkilere neden oldu. DEM Parti ve Türkiye İşçi Partisi (TİP), Bakanlığın bu paylaşımını “ciddiyetsizlik” ve “kadın cinayetlerini meşrulaştırma” olarak eleştirerek, tepkilerini dile getirdiler.
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, resmi X (Twitter) hesabı üzerinden Sevgililer Günü’ne özel olarak hazırladığı paylaşımda, “Seviyorsan git evlen bence…” ifadelerini kullandı. Bakanlık, bu paylaşımın altına “Aile Yılı” etiketini ekleyerek, daha önce duyurduğu “Evlilik Kredisi” uygulamasını hatırlatmayı amaçladı. Ancak bu hamle, beklenen olumlu etkiyi yaratmak yerine, sosyal medyada alay konusu oldu ve tepkilerin odağı haline geldi. Vatandaşlar, Bakanlığın paylaşımına, ülkenin içinde bulunduğu ekonomik sıkıntıları ve geçim derdini vurgulayan mesajlarla karşılık vererek, bu tür “şakaların” gerçeklikten uzak olduğunu ifade ettiler.
Bakanlığın paylaşımına en sert tepkilerden biri, DEM Parti Kadın Meclisi Sözcüsü Halide Türkoğlu’ndan geldi. Türkoğlu, sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada, paylaşımın “ciddiyetsizlik” örneği olduğunu vurgulayarak, şu ifadeleri kullandı: “Bu nasıl bir ciddiyetsizliktir. Her gün kadınlar erkek-devlet şiddeti ile karşı karşıyayken, kadınların kazanımlarına saldıran zihniyetiniz budur! Bu paylaşımın alt metni; ‘sevgi’, ‘aşk’ adı altında işlenen kadın cinayetlerini meşrulaştırmaktır. Bu cinayetleri işleyen failleri korumaktır. Erkek egemen zihniyetle yapılmış bu paylaşım kadınların yaşam güvenliğine nasıl samimiyetsiz yaklaşıldığının göstergesidir. Kadınların yaşam güvenliğinden sorumlu olan bakanlığı ciddiyete davet ediyor, 6284 derhal uygulansın diyoruz.” Türkoğlu’nun açıklaması, Bakanlığın paylaşımının altında yatan niyetin sorgulanmasına ve kadın hakları konusundaki hassasiyetin göz ardı edildiği eleştirisine odaklandı.
TİP Parti Sözcüsü ve İstanbul Milletvekili Sera Kadıgil de Bakanlığın paylaşımına sosyal medya üzerinden sert bir dille tepki gösterdi. Kadıgil, ülkenin içinde bulunduğu sosyo-ekonomik sorunlara dikkat çekerek, “Memlekette bebek bezi taneyle satılıyor. İntihar etmeye çalışan baba ‘1 yıllık bebek maması’ vaadiyle ikna ediliyor. ‘Aile Bakanlığı’nın evlerine 18 kez gidip gidip hiçbir şey yapmadan döndüğü 5 çocuk yokluktan yanarak can veriyor. İş yok. Bir iş bulup gece gündüz çalışsan da cepte para yok. Asgari ücretten ucuza kira yok. Kreş yok. Doğru düzgün eğitim veren okul, o okullardaki çocukların bir öğün olsun karnını doyuracak bir devlet yok. Her gün en az bir kadın kendi evinde, kendi ‘ailesi’ tarafından katledilirken kılını kıpırdatan yok. Ama şu ortamda bile gençlerin geleceğini değil, kuracakları ilişki biçimini dert edinerek şakalar, komiklikler yapabilen bir bakanlık var.” şeklinde konuştu. Kadıgil’in bu açıklaması, Bakanlığın paylaşımının toplumun gerçek sorunlarından ne kadar uzak olduğunu ve duyarsız bir yaklaşım sergilediğini vurguladı.
Tepkilerin ardından Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’ndan henüz resmi bir açıklama gelmedi. Ancak paylaşımın silinmemesi ve altına “Aile Yılı” etiketinin eklenmesi, Bakanlığın bu paylaşımın arkasında durduğu şeklinde yorumlandı. Kamuoyunda ise Bakanlığın bu tür hassas konularda daha dikkatli ve sorumlu bir iletişim stratejisi izlemesi gerektiği yönünde beklenti oluştu. Sevgililer Günü gibi özel günlerde yapılan paylaşımların, toplumun farklı kesimlerini kucaklayıcı ve hassasiyetleri gözeten bir dille yapılması, bu tür tartışmaların önüne geçilmesi açısından büyük önem taşıyor.
Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Genel Kurulu, Türkiye ile Pakistan İslam Cumhuriyeti arasında imzalanan hükümlülerin nakli anlaşmasını onayladı. Ancak anlaşma, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) cephesinden gelen sert eleştirilerin gölgesinde kabul edildi. “Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Pakistan İslam Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Hükümlülerin Nakli Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Teklifi”, genel kurulda yapılan oylamada 230 kabul oyuna karşılık 32 ret oyu ile yasalaştı.
Meclis Başkanvekili Gülizar Biçer Karaca oturumu 18 Şubat Salı günü saat 15.00’te yeniden toplanmak üzere kapatırken, anlaşmaya yönelik tartışmalar gündemdeki yerini korudu.
CHP Ankara Milletvekili Umut Akdoğan, kanun teklifi üzerine yaptığı konuşmada, anlaşmaya yönelik ciddi itirazlarını dile getirdi. Akdoğan, öncelikle anlaşma metninde dikkat çeken bir boşluğa işaret ederek, “Hükümlü ve talep eden devlet arasındaki uzlaşmazlıklar nasıl çözülecek? Bu anlaşma metninde yok,” sorusunu yöneltti. Hükümlü nakli sürecinde iki ülke arasında yaşanabilecek anlaşmazlıkların çözüm mekanizmalarının belirsizliğine vurgu yapan Akdoğan, bu durumun ilerleyen dönemlerde sorunlara yol açabileceği endişesini dile getirdi.
CHP Milletvekili Akdoğan’ın itirazlarının odağında ise Pakistan’daki insan hakları uygulamaları ve özellikle idam cezası konusu yer aldı. Pakistan’da hala idam cezasının yürürlükte olduğunu ve Uluslararası Af Örgütü raporlarının bu ülkedeki insan hakları ihlallerine dikkat çektiğini hatırlatan Akdoğan, Türkiye’nin bu anlaşmayla uluslararası hukuk ve evrensel değerlerle çelişen bir duruma düşebileceği uyarısında bulundu. Akdoğan, “AİHM ve BM İnsan Hakları Komisyonu birçok kararında suçlunun geri verileceği bu ülkede insan hakları riski mevcut ise geri verme talebinin kabul edilmemesi gerektiğini söylüyor,” ifadeleriyle uluslararası platformlardaki hassasiyeti de Meclis gündemine taşıdı. CHP’li vekil, hükümeti ” ‘Bu anlaşmayı yapalım da iade etmek zorunda değiliz’ diyerek uygulayıcının insafına herhangi bir noktayı bırakamazsınız,” sözleriyle eleştirerek, insan hakları konusundaki çekincelerin anlaşma metninde net bir şekilde güvence altına alınması gerektiğini savundu.
Kanun teklifi görüşmeleri sırasında CHP Ankara Milletvekili Okan Konuralp de söz alarak, ilginç bir şekilde gündem dışı bir konuya değindi. Konuralp, Bolu Kartalkaya’daki yangında hayatını kaybeden 78 vatandaşı anarak, toplumda giderek artan kutuplaşma ve ayrışma temasına dikkat çekti. Konuralp’in bu beklenmedik çıkışı, Meclis Genel Kurulu’nda farklı bir atmosfer yaratırken, sözlerinin hükümlü nakli anlaşmasıyla doğrudan bir bağlantısı bulunmaması dikkat çekti. Konuralp konuşmasında, toplumsal dayanışma ve empati vurgusu yaparak, acı olaylar karşısında birlik ve beraberlik içinde hareket etmenin önemine işaret etti.
Türkiye ile Pakistan arasındaki hükümlü nakli anlaşmasının TBMM’de kabul edilmesi, iki ülke arasındaki işbirliğinin geliştirilmesi açısından önemli bir adım olarak değerlendirilirken, CHP’nin insan hakları ve hukuki güvenceler konusundaki itirazları, anlaşmanın gelecekteki uygulamaları ve olası tartışmaları açısından soru işaretleri yaratmaya devam ediyor.
CHP‘li belediyelere yönelik “Kent Uzlaşısı” soruşturması kapsamında 10 kişinin tutuklanması, TBMM’de yankı buldu. DEM Parti ve CHP’li vekiller, soruşturmanın siyasi amaçlı olduğunu ve demokrasiye darbe vurmaya yönelik olduğunu savundu.
DEM Parti Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, tutuklamaların ardından yaptığı açıklamada, “İstanbul merkezli, Akın Gürlek’in başında olduğu bir yargı darbe mekaniği devreye girmiş durumda” dedi. Koçyiğit, soruşturmanın amacının demokratik siyaset zeminini ortadan kaldırmak, hukuku askıya almak ve adaleti yok etmek olduğunu savundu.
CHP Grup Başkanvekili Ali Mahir Başarır ise tutuklamaların “iktidarın kılıcını sallıyor” diye nitelendirdiği İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek’in hukuku askıya alması sonucu gerçekleştiğini belirtti. Başarır, “Artık hukuk düzeni askıya alınmıştır. Türkiye başka bir noktaya gelmiştir. Sandıkta toplayamadığı oyları, meclis üyelerini bir savcı eliyle azaltarak çoğunluğu elde etmek istiyorlar” ifadelerini kullandı.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın yürüttüğü “Kent Uzlaşısı” soruşturması kapsamında, aralarında Kartal Belediye Başkan Yardımcısı Cemalettin Yüksel, Ataşehir Belediye Başkan Yardımcısı Livan Gür ve 7 belediye meclis üyesi ile bir sivil vatandaşın bulunduğu 10 kişi tutuklandı. Tutuklama gerekçesi, savcılığın kamuoyuna yaptığı açıklamada “ihaleye fesat karıştırma” olarak belirtildi.
Tutuklamalar, kamuoyunda da tepkilere neden oldu. Birçok kişi, soruşturmanın siyasi amaçlı olduğunu ve belediyelerin çalışmalarını engellemeyi hedeflediğini savundu. Soruşturmanın, yerel seçimler öncesinde CHP’li belediyelere yönelik bir algı operasyonu olduğu da iddia edildi.
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, canlı yayında ön seçim adaylığı sürecine dair yol haritasının önümüzdeki hafta belirleneceğini duyurdu. İmamoğlu, “Bugün erken; adaylık için zaman henüz gelmedi. Süreç detayları bu hafta sonu netleşir, önümüzdeki hafta da yol haritamız kamuoyuyla paylaşılır” diyerek adaylık tartışmalarına katılmadığını vurguladı.
İmamoğlu, radyo ve basılı yayınların zorluğu üzerine geçmişte bu mecraların kendisi için nasıl bir kaçış yolu sunduğunu hatırlatarak, “Öğrencilik ve iş yaşamımın büyük bölümünü İstanbul trafiğinde geçirdim; o günlerde radyo dinleyerek zamanımı değerlendirdim. Bugün ise, iktidarın baskısıyla halkın haber alma hakkının kısıtlandığı bir ortamda, sesimizin duyulması gerekiyor” dedi.
Konuşmasında, “Zulümle abat olunmaz” sözünü öne çıkaran İmamoğlu, medyanın ve kamuoyunun özgürce bilgiye ulaşmasının önemine değindi. “İnsanları ne kadar baskılamaya çalışırsanız, onlar her zaman kendilerine bir çıkış yolu bulur. Büyük devrimler, en köşeye sıkışmış toplumların bir anda sıçramaya başlamasıyla doğmuştur” ifadelerini kullandı.
İmamoğlu, AK Parti yönetimine yönelik eleştirilerinde, “Böyle garip bir gündemde, ekonomik sıkıntılar, kiralar ve fiyat artışlarıyla halkımızın yaşadığı zorluklar açıkça ortada. Yıllar önce ‘Faiz sebep, enflasyon sonuç’ diyen tek kişi, Erdoğan oldu. Şimdi ise, adaletsizlikler içinden geçen bir toplumun, basitçe ‘aday kim olacak’ diye tartıştığını görmek utanç verici” dedi.
Ayrıca, yerel yönetimlerin güçlenmesi gerektiğine değinen İmamoğlu, “İstanbul gibi 20 milyonluk bir kenti yönetmek, sadece yerel sorunları değil, küresel ilişkileri de takip etmek demektir. Bu yüzden, yerel yönetimler güçlü olduğunda toplumun yaşam kalitesi artar” ifadelerini kullandı.
İmamoğlu, CHP’nin aday belirleme sürecinin tamamen partinin kendi iç meselesi olduğunu belirterek, “Bizim yol haritamız, ülkemizin temel sorunlarına çözüm getirecek; adalet, yargı ve yerel yönetimler gibi konularda mücadelenin devam edeceği bir yolda ilerliyoruz. Adaylık konusunda ise, şimdilik erken olduğuna inanıyorum” dedi.
Ayrıca, “Her alanda haksızlığa ve hukuksuzluğa karşı mücadele edeceğim. Hangi siyasi parti olursa olsun, bu adaletsizliğe karşı durmak temel ilkemizdir” sözleriyle geleceğe dair kararlılığını ortaya koydu.
İmamoğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yerel yönetim reformu sözlerini tutmadığına da değinerek, “Keşke Erdoğan, vaatlerini yerine getirebilseydi; çünkü yerel yönetimler güçlendiğinde tüm ülke faydalanırdı. Ancak, bugün adaletsizlik ve baskı ortamında halkın sesi yeterince duyulamıyor” dedi.
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, Ekol TV’de yaptığı canlı yayında CHP’nin cumhurbaşkanlığı adayı belirleme sürecine ilişkin değerlendirmelerini paylaştı. Babacan, kendi partisinin ve CHP’nin bağımsız yolunu çizdiğini vurgularken, ortak aday belirleme sürecine ilişkin endişelerini de dile getirdi.
Babacan, konuşmasında Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş gibi Cumhuriyet Halk Partisi içinde önemli isimlerin varlığını hatırlatarak, “Bugün itibariyle hem Ekrem İmamoğlu hem de Mansur Yavaş, CHP’nin önemli temsilcileri olarak görev yapıyor. CHP kendi iç meselesi olarak nihai cumhurbaşkanı adayını belirleyecektir,” dedi.
Ancak, eğer CHP, adaylık sürecinde ortak bir aday belirleyecekse, Babacan bu durumda gelecekteki ittifak görüşmelerinde fayda sağlayabileceğini belirtti. “Ortak bir aday üzerinden ilerlenirse, gelecekte kimlerle ittifak yapacaklarını da konuşmalarda fayda görürüm. Biz CHP olarak yola devam ediyoruz; adayımız da budur, gelin bize katılın,” ifadeleriyle tutumunu netleştirdi.
Babacan, ayrıca İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında siyasi yasak gelme ihtimaline dair soru yöneltilmesine “Umarım olmaz” yanıtını verirken, “Şu anda AK Parti ve Sayın Erdoğan’ı ben artık tanıyamıyorum,” diyerek AK Parti yönetimine yönelik sert eleştirilerde bulundu.
Özellikle, AK Parti’nin temel ilke ve değerlerden sapması, adaletin tarafsız yürütülmemesi ve yargının nasıl yönlendirileceği konularında derin endişeler taşıdığını dile getiren Babacan, “Bu ülkenin çözülmesi gereken temel sorunlarının başında hukuk ve adalet gelir. Eğer adalet tam olarak işliyorsa bu tür soruların ortaya çıkmaması lazım,” dedi.
Babacan, CHP’nin aday belirleme sürecinin tamamen partinin kendi iç meselesi olduğunu vurguladı. “Bir dönem Kemal Bey’in Genel Başkanlık döneminde ittifakta olduk, beraber çalıştık; ancak o birliktelik sona erdi. Şimdi kendi yolumuzu çizdik ve yürüyoruz,” diyen Babacan, adaylık tartışmalarının zamanlamasının yanlış olduğunu ve bu tür spekülasyonların ülkenin gerçek sorunlarının önüne geçmemesi gerektiğini belirtti.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.